Avrupa Birliği Hukuku
1957 yılında imzalanan Roma Antlaşması ile Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında kurulan Avrupa Birliği (o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu) temelde bir ekonomik bütünleşme örgütüdür. Roma Antlaşması’nda AB’nin hedefinin üyeleri arasında malların, sermayenin, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaştığı bir ortak pazar yaratmak olduğu ifade edilmiş ve bununla birlikte Ortak Tarım Politikası, Ortak Rekabet Politikası ve Ortak Ulaştırma Politikası gibi politikalar yaratılmıştır. Zaman içinde ortak politikaların sayısında önemli derecede artış yaşanırken, 1992 yılının sonunda ortak pazar tamamlanmış, hatta Maastricht Antlaşması’nda öngörülen takvim doğrultusunda 2000’li yılların başında ortak para birimi Avro kullanıma sokularak ekonomik ve parasal birlik de gerçekleştirilmiştir. AB’nin yapmış olduğu düzenlemeler (yasalar, tüzükler ve direktifler) de esas itibariyle işte bu ekonomik bütünleşme sürecinde atılan adımlara ve ortak politikaların uygulanmasına yöneliktir. AB hukukunun en önemli özelliği hiç şüphesiz ki üye ülkeler üzerinde doğrudan bağlayıcı olması, yani üye ülkelerin bu düzenlemeleri iç hukuklarına aktarmak yükümlülüğüdür. 2007 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması, AB’ye hangi alanlarda düzenleme yapma yetkisinin verildiğini açıkça belirtmektedir. Burada özellikle münhasır yetki ve paylaşılan yetki alt başlıklarında sıralanan alanlar son derece geniştir ve AB’nin kıtayı yönetmedeki gücünü ortaya koymaktadır. AB ve ülkemiz arasındaki katılım müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihinde açılmıştır. Müzakere sürecinde AB hukukunun iç hukukumuza aktarılması ülkemizin en önemli yükümlülüklerinden biridir. AB Hukuku ABD’nin temel amacı AB hukuku konusunda uluslararası ilişkiler öğrencilerine dersler yoluyla gerekli bilgileri vermek ve düzenlediğimiz etkinlikler ile öğrencilerimizin farklı perspektiflerden değerlendirme yapabilmesinin önünü açabilmektir.